genelde 1 ay sonra kontrole çağırırlar. bence doktoruna tekrar bi görün belki ilacın dozunu değiştirir.

tekrar reçete edilmesi gerekli.

mantara benziyor. kedilerle içli dışlısın bi kere başıma gelmişti.

@nick konusunda kararsizim, deme be.. hiç aklıma gelmemişti bu.. ama mantar dediğin belli bir lokasyonda kalmaz mı, orada yayılmaz mı? benim aklıma mantar deyince bu geliyor.. boyun ve kasık arası tüm vücutta, birbirinden bağımsız yerlerde olabilir mi? bir de, kediden mantar mı geçermiş yahu? iç-dış paraziti anlarım, elini çizer, gırla enfeksiyon tehliken belirir, onu da anlarım ama mantarı hiç duymamıştım..

Derinizdeki problemi bilmiyorum ama kediden mantar geçer mi sorunuza ithafen cevaplıyorum: evet geçer :) iki sene kadar önce bir sokak kedisini sevmem ve onun da benim kolumu ufacık bir çiziktirmesi sonucu başıma geldi. Neyse ki çözümü olduça basitti, 3-4 gün bir krem sürdüm ve geçti. Eğer umarım öyleyse dert etmeyin. Doktora kesin gidemeyecekseniz belki bir eczaneye de gösterebilirsiniz.

çok detayını bilemicem ama kolumda çıkıp büyüdü ve ortası açılıp halka şekline dönmüştü. doktor kedilerden bir süre uzak dur demişti. evdekilerin dışında sokaktakileri de elleyip sevebiliyor insan bulaşmış olabilir. belki de mantar değildir. tahmin yürüttüm sadece. geçmiş olsun. telaş etme krem veriyorlar düzenli kullanınca geçiyor.

b12 eksikliğinden de olabiliyor. Kardeşimde çıkmıştı doktor iğne verdi b12 için.

@pandispanya, bu yukarıda yazdığım 3 seçeneğe çok benziyor ama.. şikayetler de benziyor, görüntü de.. destek için teşekkürler, sadece aklıma taktığım için stresten bile büyüyebilirler gibi hissediyorum..

@nick konusunda kararsizim, ortası halka falan değil benim, anlattığım gibi hafif bir soyulma, şişlik ve az biraz sertlik var.. kediden geçtiyse, şu zamana kadar geçmemesi çok garip, değil mi? 1 buçuk aylık oldu yavrular, her gün baktık anne dahil, yavruları sahiplendirdik ve şimdi mi oldu? böyleyse kafam girsin öyle mantara..

@murty, b12 eksikliği hiç aklıma gelmemişti, aramalarımda da görmedim böyle bir şeyi.. aklımda kalsın, teşekkürler..

lake of the hell: bağışıklık sistemin çöktüğü bir dönemdeysen şimdi çıkıvermiştir. benimki önce sinek ısırıgı gibiydi sonra senin fotoğraftakine döndü büyüdükçe de halka oldu.

Seboreik dermatit de olabilir (egzama). Kuru kaşınıyor dediğinden bu şıkkı da göz ardı etme hocam.

@nick konusunda kararsizim, hasta falan hissetmiyorum, kırgınlık, halsizlik de yok.. bağışıklık sistemimin çöktüğünü pek düşünmüyorum ama kafaya taktığım olaylar oldu.. belki onlarla alakalıdır diyeceğim de ben genelde pervasız adamımdır, stresten dolayı bir şey çıkarmam.. beni de düşündüren bu..

@r10, egzamaya da baktım, içi su topluyormuş kaşıdıkça ve kaşıdıkça o suyu dağıtıyormuşsun.. temelde birkaç belirtisi varmış halsizlik, kırgınlık gibi, bende bunların hiçbiri yok.. o yüzden eledim seçenekler arasından.. yoksa en baştan beri "kesin egzama ya da karaciğer sorunu bu" demiştim..

geçmiş olsun.gül hastalığı da olabilir.sozlukte de baya incelemişler.

garanti hesabı internet şubesinden de kapatılıyor.

ben başka bi amaçla akbank'ı aradım bugün ve vadesiz hesap bölümüne girince öğrendim böyle bi şeyin olduğunuç. hatta buraya yazacaktım kimse bilmiyorsa diye.

hareketsiz hesap ise telefonda tuşa basarak kapatabiliyomuşuz. o menüyü de rastgele duydum. sonra özet geçti sanal operatör. 2014 nisan ayı itibariyle ikinci yarıyıl hesap işletim ücreti alacakmış hareketsiz olsa bile.

heh resmi bişiler var, 26 nisan diyor: www.akbank.com

dogru olmadigi aciklanmisti bunun. hem zaten kullanmadigin hesap niye acik kalsin ki. kapatin gitsin.

www.tbb.org.tr


içerik:

"Hareketsiz Hesapların Bilgilendirmesi Hakkında
Kamuoyu Duyurusu
10 Nisan 2014
Bazı basın organlarında 9 – 10 Nisan 2014 tarihlerinde, “Kullanılmayan banka hesaplarına dikkat” başlıklı haberler yer almıştır. Haberlerde, bankaların kullanılmayan mevduat hesaplarını kapatmayan müşterilerden hesap işletim ücreti alacağı, bu türlü hesapların 28 Nisan 2014 tarihine kadar kapatılması gerektiği belirtilmiştir.
Kamuoyunun daha doğru bilgilendirilmesini teminen aşağıdaki açıklama yapılmaktadır:
Bankalar, kullanılmayan hesaplardan müşterinin onayı ve bilgisi olmaksızın ücret alamamaktadırlar. Bankalar ile bireysel müşterileri arasında akdedilecek sözleşmelerin asgari unsurları, Türkiye Bankalar Birliği’nin 1 Eylül 2013 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemesinde belirlenmiştir. Buna göre, 180 gün süreyle hareket görmeyen kredi kartları, vadesiz mevduat hesapları ve diğer bankacılık ürünleri hareketsiz hesap olarak tanımlamıştır. Müşterilere bilgi verilmeksizin bu türlü hesaplardan ücret alınamayacağı hükme bağlanmıştır.
Bankaların, müşterilerine hareketsiz hesaplara ilişkin yaptıkları bilgilendirmeler bu düzenlemeden kaynaklanan ve 1 Eylül 2013 tarihinden bu yana yapılagelen bir uygulamadır. Düzenleme, müşterilerin haberdar olmadıkları hesaplarından ücret alınmasını önlemeyi amaçlamaktadır. Bilgilendirme, hareket görmeyen hesaplardan ücret alınacağını değil, bu hesapların kapatılması halinde ücret alınmayacağı hususunda müşterilere bilgi vermeyi amaçlamaktadır.
Uygulamaya ilişkin herhangi bir süre kısıtı yoktur. Müşterilerin, bankalardan aldıkları bilgilendirme içerikli mesajları dikkatli şekilde izlemeleri ve değerlendirmelerinde yarar görülmektedir.
Saygılarımızla,
Türkiye Bankalar Birliği"

bu tatlı belalar başına kaldı bence:)

içlerinden bi tanesinin öldüğünü sonradan okudum ah canım.

www.sahibimolurmusun.org

@nick konusunda kararsizim, başıma kalırlarsa teker teker avlanacaklar mahalenin erkek kedileri tarafından.. yoksa kalsınlar tabii, madem bulamıyoruz sahiplenecek birini, biz bakmaya çalışırız büyüyene kadar..

verdiğin siteye göz gezdirdim.. pek umut verici değil ama denemekte fayda var tabii..

evet çok başarılı değil ama link olarak sosyal mecaralarda paylaşabilirsin belki bilemedim. çok üzüldüm yaa.

@nick konusunda kararsizim, biraz karıştırdım ama ilan veremiyoruz sanırım.. blog değil mi burası? yorum yapma gibi bir şey de yok..

zaten facebook'ta da paylaştı bir yazar, sağolsun.. en azından oradan bir şey çıkmasını bekliyorum..

facebook'ta paylaşılan sayfa bu: www.facebook.com (soldaki ilk ilan bu kediler)

ilanı bir de aşağıda ki sitelerde paylaşmayı deneseniz?

www.facebook.com
www.facebook.com
www.facebook.com

burası da belki sizi yapılacak başka bir şey varsa yönlendirebilir.

izcev.blogspot.com.tr

sahibimolurmusun'a mail attım bilgi gelince paylaşırım.

öldürülen yavru kedinin cinsiyetini hatırlıyor musunuz? erkek miydi. erkek kediler genellikle erkek yavru kedileri ileride kendilerine rakip olmasın diye öldürürler, dişi yavru kedilere dokunmazlar çok.

ikinci not: anneyi kısırlaştırabilirseniz şu aralar(süt vermesini engellemeyecektir) erkek kediler yavrulara yaklaşmayacaktır, anneyle çiftleşmek adına yavrularını öldürüyorlar ki kızgınlığa çabuk girsin.

@kaymaktutmayansicaksut, en başlarda diğer kardeşlerine göre çok cılız olduğu için ve kafası da diğerlerinden daha küçük olduğu için dişi olduğunu düşünüyorduk.. sonradan erkek olduğunu anladık.. eğer durum yanızca erkek yavrular için tehditse, tamamının erkek olma olasılığı da var.. 1'inden emin değiliz, diğer 2'si erkek..

annenin kızışmaya bir an önce girmesi için erkek kedilerin yavruları öldürdüğünden haberdardık ama hiç de böylesinin olacağını hayal etmemiştim açıkçası.. anneyi şu anda kısırlaştıramadık, kısırlaştırmak istiyoruz elbette..

yavruların hepsini sahiplendirdik.. akşam saatlerinde eylul ve eeeh geldiler, birer ikişer yavru alıp gittiler.. biz de yüreğimize oturmuş bir boşlukla kalakaldık.. bu kadar kötü olacağımı hiç düşünmemiştim..

gene de, amaca ulaştığımız için eylul ve eeeh'e çok teşekkür ederim.. umarım bizden daha iyi bakarlar yavrulara..

ben de okudum, beğenmedim. yalnız değilsin.

o kitabı okurken ben de çok zorlandım, çok da uzun zaman aldı ki kitap okumayı severim. içime sinmedi nedense o kitap benim, fazlasıyla sıkıldım. aynısını aylak adam'da yaşıyorum şimdi de. yarısını okudum, gerisine elim gitmiyor bile. yalnız değilsin.

ben de beğenmedim fazlaca şişirilmiş geldi bana da

belki kaçırdığın şey anlatım biçimi ve duyguyu yansıtma biçimi. bende okuduğumda çok duygulandım etkilendim. bittikten sonra ise sonuç ne diye düşünmeden edemedim. olaylar ve kurgu çok da etkileyici değil.

kesinlikle en başarılı kitabı değil.kuyucaklı yusufu daha çok sevmiştim.işte populerizm rüzgarı esmeyegörsün böyle durumlar çıkıyor.

Nasıl olur? çok kitap okuyan birisi değilim ama bu kitabı okuduğumda resmen tutuldum.

---buradan sonrası spoiler---
Sayfalar boyunca bir hikaye anlatan bir adam var, sayfalar boyunca bir şeye inanan bir adam var, raif efendi... o kadar sayfa boyunca hak verdiğin bir adamın 4-5 sayfada nasıl haksız olduğunu öğrenince göğsünüze bir yumruk oturmadı mı? hikayeleri tek taraflı dinlemenin meğer ne kadar yanlış olduğunu anlamadın mı bu kitabı okuduktan sonra? meğer hikayenin diğer tarafını hiç dinlememişiz bizde, anlamadan yorum yapmışız raif efendi gibi buna inanmışız, niye dinlemedik biz diğer tarafı demedin mi hiç bu kitabı bitirdiğinde? her şeyi geçtim tarihte bir yolculuk yapmadın mı bu kitabı okurken? bir gurbetçinin neler yaşayabileceğini öğrenmedin mi? ya onu da bırak şu paragrafı okuduğunda küfür etmedin mi raif efendi'nin yıllar boyunca kafasında kurduğu şeylere?

"On seneden beri belki boşuna yere herkesten kaçmışım, insanlara inanmamakta haksızlık etmişim. Aramış olsaydım, belki senin gibi birini bulabilirdim. Her şeyi o zaman öğrenmiş olsaydım, belki zamanla alışır, seni başkalarında bulmaya gayret ederdim. Ama bundan sonra her şey bitti. Asıl büyük ve affedilmez haksızlığı sana karşı yaptıktan sonra, hiçbir şeyi düzeltmek istemiyorum. Senin hakkında verdiğim yanlış bir hükme dayanarak bütün insanları suçlu tuttum; onlardan kaçtım. Bugün hakikati anlıyorum; fakat nefesimi ebedi bir yalnızlığa mahkûm etmeye mecburum..."

genelleme yapmak istemiyorum ama bu kitaptan etkilenmeyecek, bu kitabı beğenmeyecek kişi bence bu kitabı okurken bir şeyleri eksik yapmış,yaşamış kişidir.

herkesin bir kitaptan etkilenme derecesi aynı olmayabilir. üstte bir arkadaş da yazmış, kuyucaklı yusuf da çok iyidir mesela. içimizdeki şeytan da iyidir. ama en fazla "piyasa" olan kitap bu olduğu için sanki herkes beğenmek zorundaymış gibi bir algı oluşuyor.

ben çok beğendim misal ama dediğim gibi sizin bir kitaptan beklentinizi karşılamamış olabilir, gayet normal.

her yazar herkese göre olmayabiliyor.
ben de ihsan anar'a büyük hevesle başlamıştım ama kitapları sözlüksüz okunmuyor, soğudum bıraktım.

ben o kadar çok etkilendim ki raif efendi ve benzerleri sünepelerden nefret ediyorum. yaşadıkların sana az, çok az çektin sen diyorum.

sokakta birini gösterseler işte raif efendi budur, gider çelme takar, döverim. öylesine nefret yani.

Ben de çok etkilenmemiştim ama daha sonra tekrar okurum, anlamadım sanırım gibi oldum. İki arkadaşım bitince ağladıklarından bahsetmişmerdi.

Olabilir, ben mesela bu kitaba aşigim.

kötü diyemem ama bence aşırı abartılmış.

herkes aynı tarzı, aynı anlatımı sevmez doğaldır.

benim için çok ilginç bir kitap olmuştur misal kürk mantolu madonna. başlarında sıkıldım sonraları çok çabuk aktı falan ama kitap bittiğinde çok hoş bir duygu kapladı beni. etkilendim ama konusundan mı anlatımından mı onu hala kavrayamadım, bu yüzden ilginç geldi zaten.
hemen aynı şey aylak adam için de geçerli. anlatımı, tahlilleri, konusu benim için çok güzeldi.

hatta bu kitaplardan sonra türk edebiyatına başladım yavaştan.

bazı kitaplar için belli bi edebiyat zevkinin oturmuş olması gerekir. gazap üzümleri mesela ? herkesi açmaz. yani inan o kürk mantolu madonna'dan alıntı yapanların çoğu kitabı adam akıllı okumamıştır. kitap baştan sona yalnızlık, huzursuzluk temasıyla örülü. ortada ne gerçek aşk var, ne başka bir şey. tamamen betimlemeden oluşuyor diyebilirim.
ve tabi sevmek zorunda değilsin, herkesin okuma keyfi farklıdır. yine de popüler olanlara düşman olmayın, bazıları gerçekten iyi.

sünepe, korkak Türk erkeğini anlattığı için kendilerini Raif beyde bulup aşık olanlar var :(

Peki

Her an once peki diyesim geliyor.

Bi arkadasim efsane ayar verdi ama cok seviyorum.

- bana faydası olmayan kilisenin papazını...
- bana dokunmayan yılan bin yaşasın
- elini verip kolunu kaptırmak
- ölümü gösterip sıtmaya razı etmek
- sefa pezevenkliği
laflarımı, anlattığım şeyleri bunlarla pekiştirmeyi seviyorum.

velhasıl/hasılı
bundan kelli
amma velakin
koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler hesabı

Kafi

"lahanayı yerken kıtır kıtır, sapına gelince me"

çok kullanıyorum bunu:D

halihazırda,
muğlak,
matah da sözcük olarak kullandıklarım.

birisi "şoke oldum" deyince çok gülesim geliyo :)
"lafı nereye getirecem." bunu kullanıyom bazı bazı.

kelimeden sayilmiyor ama "bingil bingil"

"meme" demeyi de cok seviyorum. "memis" de ayni sekilde.

zira +1

"vay anasini satayim"

Enteresan

dürzü demek çok hoşuma gidiyor

ördek foton

lakin - deli gibi lakin kullanıyorum, kendime hakim olamıyorum.

peki - en işlevli kelime, her yere uyar.

-Ondan sonra..
-Ne diyon ya?!
-Makul
-Tamamdır
-Oldu Bitti

amina koyim!:)

hak getire

Akılları pazara çıkarsalar herkes kendi aklını alırmış.
Binin yarısı dört yüzyirmibeş, o da bizde yok.

binaenaleyh
filhakika
mamafih
zira
hakeza
dinliyorum
nevi şahsına münhasır
münzevi
kafi


ilk aklıma gelenler.

"ay götüm" benim en sevdiğim.

Bazı insanlar neden temiz değil diye düzeltmek lazım bence. Temizliğin kızı erkeğ imi var?

Üşengeçlikle alakalı bana sorarsan.

alışkanlık olmayınca..

kadından da erkekten de pis çıkar. zor geliyor duş almak herhalde. toplu taşıma araçlarını kullanmak kabus. terle karışık, soğan kokusu geliyor bazılarından. soğanı ortadan ikiye kesip koltuk altına sürüyor galiba. o koku başka türlü olmaz çünkü.

Temizlik bence kucuklukten itibaren ogrenilen bi aliskanlik. Bunu gorev olarak kabul etmek ve hijyenin onemini taaa oncelerden anne baba ya da her kimse ogretiyo. o sekil devam ediyo gibi.. ben cok tembelim ama konu temizlik olunca akan sular durur. Insan tembellik ugruna pis gezer mi ya :\

bazıları farkında değil.

eve uğramamış arkadaşında kalmış ve duş almaya çekinmiş olabilir, iş yerinde sabahlamak zorunda kalmış sabaha kadar çay-kahve ile ayakta kalmaya çalışmış, üzerine de sigara içmiş ve diş fırçasını evden çıkarken çantasına atmamış(!) olabilir.
evden hiç çıkmak aklında yokken acilen evden çıkması gerekmiş, bütün gün oynadığı yağlı saçlarını(yazarken midem bulandı) toplayıp not almaya vs okula gelmek zorunda kalmış olabilir.

kısacası olabilir de olabilir...

alışkanlık meselesi, aileden nasıl gördüğü vs. Kadını erkeği yok bunun, herkeste olabiliyor.

Nazikçe uyarmak falan gerek

O gun gec kalkmis dus almamis olabilir, sigara kahve kullandigi icin disleri sararmis olabilir, bi yere yetismek icin kosup terlemis ya da terleme hastaligi olabilir ya da en basitinden pis durmayi seviyordur. Evet kimse kimsenin ter kokusunu cekmek zorunda degil ama sabun kokusundan hoslanmayanlarda olabilir.

bazılarının kafası o derece yağlı oluyor ki, o kafalarına iki yumurta kırasım geliyor.

yağlı saç yumurta örneği nedir ya midem bulandı arkadaş. yiyoruz o yumurtayı sabahları biz.

aklım almıyor ama saçına fön çektirip o fön bozulmasın diye 3 gün duş almayan insanlar tanıyorum. ama işi gereği iş yerinden günlerce çıkamayan çok eski erkek arkadaşımın da halini hatırlıyorum, 3 gün ofiste sabahlardı bazen, çantasında yedek tshirt'u kalmamıs olurdu, eve gidemezdi işi teslim etmesi gerekirdi, çok bilirim onun ter-sigara kokan (yanında deodorant-parfum olmasına ragmen) eve gitmek için de otobuse bınmek zorunda olan hallerini. inanılmaz da rahatsız olurdu bu durumdan haliyle.
biraz insana bakmak, alışkanlık mı yoksa anın talihsizliği mi onu tayın etmek gerekiyor diye düşünüyorum.

proje teslim donemindedir. sabahliyordur. ciziyordur. olabilir. insanlik hali.

sevgilileri vardır. sevgili yapınca salıyorlar kendilerini.

kokusu kendine gelmiyor olabilir. özellikle ağız kokusunu bazı insanlar bence fark etmiyor çünkü hiç olmayacak insanların bazen o kokuyla dolaşması imkansız insanların da olabiliyor. bence kimse eğer dediğin klastaysa kasıtlı kokmayı göze almaz. hayattan da kopmadıysa tabii.

zaten farkında ve kokuyor ve temiz değilse onun sorunu başta kendi içerisinde demektir.

temiz olmak zorunda değiller.
bir de bakalım senin ya da bir başkasının "temizlik"ten anladığıyla onun/onlarınkisi uyuyor mu? belki obsesif kompülsfsiniz bu konuda, ölçü nedir ki?

erkek olarak kadinlarin kusmadigini osurmadigini gegirmedigini sicmadigini sandigimiz icin oluyor bunlar hep. sictiklarini ogrendigimizde de papatya sictiklarini dusunuyoruz kafamizda. ortalamaya vursak pis kadin erkek orani asagi yukari ayni cikar muhtemelen.

tamamen aileden gelen egitimle alakali. turkiye'de her gun dus alan insan sayisi bayagi az. yazlari 30kusur derece olan bir ulkede her gun dus alinmamasi cok igrenc bir sey.

ben tuvalet kullanmayi bilmeyen insan gordum hatta birlikte yasadim o ayiyla. ayi demek ayilara hakaret tabi cok asil bir hayvan ayi. o yuzden sac kokusu ter kokusu artik sasirtmiyor beni igrenip geciyorum.

kafaya yumurta kirmak cok iyiymis bu arada agzimin icine kustum.

Bazı insanların antibiyotik kullanımından dolayı yada genetik olarak dişlerinin doğal rengi zaten sarı oluyor, fırçalamayla ilgisi yok bunun. Ağız kokusuna da bazen doktor doktor gezip çözum bulamayan insanlar var. Ter kokusu da gerçekten herkesin ter bezleri aynı şekilde aynı miktar çalışmıyor. Eğer koşturarak geliyorlarsa okula işe vs. dogal olarak terlemesi normal herkesin. Hayat güllük güllistanlık degil malesef gönul isterdi ki karşımızdaki herkes elf gibi bişeyler olsaydı tabi mesela :)

yakın zamanda grip falan olduysan ondan doludur belki.

son zamanlarda hiç hasta olmadım

bende de aynı durum yıllardır burundaki sorunlardan oluyor ameliyat olmak lazım.
bir de neti pot dene

bundan 3 4 yıl önce burnumdan ameliyat oldum eğriliği düzeltmek için ama malasef hiçbir etkisi olmadı. başka önerisi olan?

ishalim , işe - okula gidemiyorum rapor lazım de . denendi %100 çalışıyor

aile hekimi ishal şikayeti ile gelen hastaları müdürlüğe bildiriyor o nedenle ishal şikayeti doktorlar açısından sıkıntı olabiliyormuş. sen belim ağrıyor ayakta duramıyorum de. içeri girerken de belini tut. güzelce raporunu alırsın.

benim fikir one cıkıyor ozaman

ben cenazem vardı diyorum, öldürüyorum bi' akrabayı. hiç hastayım falan demiyorum. ya da yurtdışı ilişkiler danışmanlığındayım, erasmus öğrencilerine tur rehberliği yapmak için seçildim, sınava rapor almam için okuldan gönderdiler de. ben de bu ikisi işe yaradı.

normal

ironi yapmıyorum; tamamen duygusal. bende de durum aynı oradan biliyorum.

ayakkabı hariç normal. bende yapıyorum.

normal ama ihtiyacı olan, onu alınca sevineceğini düşündüğünüz birine verseniz daha çok duygusal datmin yaşarsınız bence.

Mal satma alışkanlığım ve ihtiyacım yoktur. Hani gözlük, az kullanılmış ayakkabı zaten satmam da, elektroniklerle duygusal bağım vardır. Öyle ki isim bile veririm onlara. Sanırım bi doktora görünmem gerek... Yalnız değilsin yani.

ya olm cimrilik vs ne alakası var. cimri olsan zaten satardın. manevi anlamda ihtiyaç duymuyorsun olay bu. yoksa gözlüğünü satıp kazanacağın 100 liraya yok demezsin belki ama ne gerek var dursun o 100 liraya ihtiyacım olmasa da olur diye düşünüyorsun.

yani normal. satıp ne yapayım ya diye düşünüyorum.

eşyaya bu kadar baglanmak bence normal değil. bi anısı vardır kıyamazsın, atamazsın onu anlarım ama elektronik bir alet ya da gözlüğü saklamak onlara isim vermek ne bileyim bana çok normal gelmedi.

satılamıyorsa verilebilir.

farkında olmadan 20 sene sonranın vintage ürünlerine sahip oluyoruz bu kafayla..
yalnız değilsin.
koleksiyoner psikolojisi biraz senin durumun

bir ben böyle sanıyordum. tüm telefonlarım çekmecelerde duruyor :) zaten satsam da ne kadar edecek kıyamıyorum. oyuncaklarımı da öyle öyle kutularda temizleyip saklıyorum. annem diyor yakında çöp ev olacaksın sen de biz de. ama öyle ne yapayım atamam.

mesela iki bilgisayar varken biri kullanilmiyorsa ihtiyac sahibi birine verilse en azindan daha iyi degil mi?

herhalde bir kez satmaya başlayınca gerisi geliyor. hiç yapmamış olmakla ilgisi olabilir bu durumun.

iki gün önce, gittigidiyorda fatura satıyordu adam, 25 sene öncesine falan ait bir şey. fatura lan, bildiğin kırtasiye faturası satıyor. ilginç olan ise, ev arkadaşımın bunu satın almış olması. sevgilisinin dedesinin kestiği bi faturaymış. valla ağzım açık kaldı.

ben ilk satmaya kredi kartı puanlarıyla aldığımız basket topumu nakite çevirmekle başladım. tabi sene 2012 yaşta 12 o zamanlar. derken lisede yeni telefon almak için telefonumu satarak devam ettim. sonra enstrüman çalmaya başladım.onuda sıkıldıkça değiştirdim. bu arada listeye 9 ayda bir telefon ekleniyordu. öyle öyle fotograf makinesi gözlük ipad ipod vs vs çok sattım. eşyalarımı temiz kullandığımdan fazla zarar ettiğim söylenemez. ama genelde esnaf kafasında olduğum söylenir. bi iki aya bilgisayarımla iphone ımı değiştireceğimden onlarında yavaştan ilanlarını koyarım. birde evde fazla eşya olmasından rahatsız oluyorum sanırım.

ben de öyleyim. satmak için almıyorsan demek.

Genelde endiselenilmesi gereken bir sey olmasa da bazi durumlarda ciddi psikolojik problemlerin belirtisi olabilir.

Çöp evleri duymussundur belki, o insanlar pis vs. olduklarindan o sartlarda yasamiyorlar, bahsettigin duygularin ekstrem bir versiyonunu yasadiklari icin o hale dusuyorlar.

Malesef senin durumunun bir psikolojik problemin baslangici olup olmadigini senin kendin anlaman oldukca guc, cunku her seyi rasyonelize etmen mumkun.

Ancak soyle diyebilirim: Bir daha asla kullanilmayacagini bildigin seyleri (ornegin 20 yillik nokia, guncel sim kartlarla uyumlu olmayabilir bile) cope atma fikri veya elden cikarma fikri sana anksiyeteyle karisik bir ruhsal rahatsizlik veriyorsa tehlike spektrumunda oldugun soylenebilir.

Ama temiz baktigin, aktif olarak kullandigin veya kullanma ihtimalin olacak seyleri elinde tutman ve verdigin paranin karsiligini alman konusunda bir sıkıntı yok. Onemli olan neyin saklamaya deger oldugunun ayirdini yapabilmekte. Kabul edebilmen gerekir ki satin aldigin bazi seylere bir zamandan sonra ihtiyacin olmayacak, bu durumda bunlardan kopabilmen gerekir. Dedigim gibi bu durumla ilgili psikolojik bir sikinti yasiyorsan kendini iyi gozlemlemen ve bu durumun yas ilerledikce / hayattaki stres arttikca elden cikmamasini saglamaa calisman yerinde olur.

Estetisyen degil de plastik cerrahi uzmani aramaniz lazim.

Benzer bi durumum var yarin hem dahiliye hem de kbb icin doktora gidicem. Sen de git.

eğer çok kötüyseniz acile gidin alerjik birşeyse antihistaminik yaparlar rahatlarsın veya nefes açıcı ilaç verirler.
eğer idare eder vaziyetteye kısa süre içinde göğüs hastalıklarına gidin.

1. bence 5 para etmez

2. yi kullandım ama o paraya çok kalıcı sanıyorsun ya , değil. parasına değmez kullandım çok kalmıyor.

3.fikrim yok

4. çok hafif bir koku

diğerlerini bilmiyorum

ayrıca 2. meyve kokusuna yakın şekerli koku.

para bolsa şu ''muhteşem''dir ama çok pahalı ve senin sevdiğin bir tarz

www.sevil.com.tr

bence bu:

www.hizlial.com

@nefer ben 400 lira, ben parfüme, ne yaptın?

2 tane patates al, ekmek arası patates kızartması yap.

2 tane yumurta al. yumurtalı ekmek kızart.

ekmegi tavada kizartin azicik. daha guzel olur.

yakinlarda varsa bakkal tereyagi ve toz seker alin. ekmek diliminin ustune tereyagi surun onun ustune de seker. oh..

Süt varsa evde ısıtıp ekmek banıp yiyebilirsin..

marketten barbunya pilakisi al, onu ye. doyurucu ve çok güzel. kuru ekmeği napıcaksın?

adam yemek yapacak halim yok diyor, millet patates kızart demiş, yumurta ekmek kızart demişssdaasd

ölün efendim, çok ucuz.. :p

Bakkaldan kaşar salam ekmek yaptır 4 5 liralık.

hani lays'lerin büyük boyları var ya... onun 2 katı büyüklüğünde paketler oluyor. adı bilinmeyen bi marka... bime git görürsün... :) 1 lira mı ne. ucuza doyurur seni :D

erkek arkadaşım labne almış arkadaşlar, dolapta buldum, ekmeğe sürüp sürüp yedim valla. teşekkürler. :)

buzlukta da dondurulmuş vişne buldum, onu da tatlı niyetine yiyorum şu an.
cheesecake malzemelerini piç ettim şu an hagadhadgha

Çok salaş olmayın, öyle pantolon/etek-ceket takım giyinmenize gerek yok. Gömlek önemli bir ayrıntıdır yalnız ilk izlenim için. Daha derli toplu bir hava veriyor. V yaka bir kazak/hırka içine gömlek, altına da çok salaş olmayan bir pantolon, eğer sade olduğunuzda solgun görünüyorsanız, hafif bir makyaj, abartı olmayan aksesuarlar (küpe, saat yeterli); oldu bitti işte.

Neden gerek yok anlamadim? Kesinlikle jilet gibi giyin. Koyu renk etek-ceket ve gomlek. Topuklu pabuc. Saclar derli-toplu, fonlu. Makyaj hafif. Taki abartisiz, mumkunse sik bir saat. Formal giyinmekten nefret etmen dresscode lara uymama serbestini vermemeli, hele ki hic bilgin olmayan bir yere gidiyorken. Calisma hayatin boyunca boyle giyinecek olabilirsin.

Onlar casual takılsa bile formal giyinmek bişey kaybettirmez, onlar formal giyerken casual gitmek ise kaybettirebilir.

Ayriyeyetten formal giymek her zaman ilk intiba için en iyisidir

en resmi nasıl giyinebiliyorsan öyle giyin. şimdi giyinmicen de ne zaman giyincen.

ne yazık ki hala ye kürküm ye hesabı işliyor. zamanında okuldan çıkıp görüşmeye gitmiştim. takım giymedim diye teknik soru üstüne soru sorup beni bozmaya çalıştılar.

sonar baktım bunların niyeti adam gibi mülakat yapmak değil, ben de geriye kaykılıp kahvehane sıtayla ayak ayak üstüne attım, kafama gore takıldım

kısaca ye kürküm ye

kotonda yada mangoda (mango suit koleksiyonu) satilan kumas elbseler var onlar cok kurtarici oluyor. ben etek ceket yerine gri renkli diz hizasinda bir kumas elbiseyi tercih ediyorum. üzerine uygun bir ceket veya triko hirka giyebilirsin.

painted bird +1

elbise çok rahat gömlekti pantelondu tek parça bi şey giyinip gitmek en rahatı.

kalem etek, ipek gömlek

yemrem+1

bakis acisi

Götlerinin yanakları büyüklükten yapıştığı için..

hırsları

vizyon ve karizma sahibidirler.

şansları yeverdir

toşbikleri

büyük insanlar, kitleleri peşinden sürükleyip onlara "büyüksün!" dedirtebildikleri için büyüktürler. tamamen bizim verdiğimiz değerle alakalı. soru eğer, "neden değer veriyoruz? ne yapıyorlar da oluyor?" dersen cevap bence herkes için öncelikle gözlem kabiliyeti ve vizyon, ki bu ikisi zaten ilişkilidir, bunlara ek olarak bir de azim.

politikacısından sporcusuna, sanatçısına kadar "büyük" sayılan her insan, diğerlerinde olmayan yetenekleriyle etkiler. özellikle politika ve sanat için, bence vizyon sahibi ve müthiş bir gözlem yeteneği, diğer her şeyin önüne geçiyor.

daha da fularlı yaklaşacak olursam, diğerlerinden bir farkı olmadığının farkına varıp bir şeyler için çabalayan, özel ya da farklı olduğu inancıyla yerinde saymayan, gözlem yapabilen ve yaptığı gözlemleri bir şekilde değerlendirmeyi becerebilen kişiler ilerliyor. bunların da bir kısmı, "büyük" dediğimiz insanlar oluyor.

ama onlar da sıçıyor. onlar da çok zayıf hissediyor. onlar "büyük" veya "küçük" değiller. biz de değiliz. sadece, onları kendi kafamızda tanımlıyoruz. benim, gözlerini üzerime dikince eririm korkusuyla etrafında olmaktan korktuğum kadını metrobüste fortluyorlar, biliyorum. böyle acayip dengesiz şeyler işte.

Dogru zamanda dogru yerde bulunmuş olmalari.

Çünkü hiç bir şeye şaşırmazlar, daha önceden gördüklerinden değil, enerjileri kalmamıştır. sonrasında da işte şaşırmadıkları için olayı kişiyi takip etmezler.

birçok ilçede cemevi var. herhangi biri olabilir. hazırlıklı gitmektense orada keşfedebilirsiniz. her konuda yardımcı olunacağından eminim.
perşembe günleri cem oluyor.

cem tv'de gördüm ilk defa yakından utandım bu zamana kadar gitmedim diye.Buraya yazmamın sebebi hani ilk defa gidecez ya bir pot kırmayalım ayıp olmasın diye şey ettim.sağolun bilgiler için.

bi sevgilim bile yok.

bir kedim bile yok

değil
neden böyleler çünkü boş adamlar, hayatları twitter instagram check-in ler kendilerini cool sanma triplerindeler

başka dertleri de vardır da boş beleş olduklarından dolayı

duyuruya gelince, duyuruyu kullanma amaçları sadece bu olabilir orası normal

Sevgilim yok olsaydi hayatimin merkezi olurdu. Başka ne daha onemli olabilir ki?

daima merkez olmasa bile hayatın içinden olduğu için sorun olabiliyor. misal duyurunun nasıl bir ayakkabı için seçim yapmaya yardımcı olmasını istiyorsak, hangisi diyorsak sevgilimle şu sorunum var demek de o kadar normal çünkü ikisi de hayatın içinden farklı sorunlar. burada sıkıntı yok benim için.

ha ama daima sevgilim, sevgili diye gezenler varsa ki var, işte bu konuda aynen katılıyorum. ve @ciğerdelen +1 diyorum.

merkezi. derdim çok. onlar hep ilişki duyurusu açma nikleri.

sevgilim değil, her şeyim idi, hayatımın merkezi, motivasyon ve başarı kaynağım idi. şimdi yok, götü başı toparlayamıyorum.

Birkaç merkezden biri de o tabii. Tam olarak her şey değil ama bayağı bir şey. Artere hava götüren damarlardan biri. Eksik olunca hayat yapbozunu tastamam bozan bir parça değil ama bulmacada kilit harf. Tatlı krizi muadili, pazar sabahı filmi. Baktığında kendini gördüğün ama bir o kadar da sana benzemeyen, kitap gibi oku oku bitmeyen bir kişi. Şu yaşa geldim, iki şey hala çok ilginç geliyor. Biri Avrupa ve Asya'nın karşı karşıya görülebilmesi. Avrupa'da durup "Oha, şu karşısı Asya. Bildiğin koskoca kıta, ucunda bildiğin Çin var ve sen onu görebiliyorsun, nasıl olur" diyorum sürekli. Diğeri de sevgili diye bir kişi var, bir şeyler yapıyor; hatta bu sıçabilen de bir insan ama sen seviyorsun onu bu gerçeğe rağmen. Dokunuyor, mokunuyor falan, sonra o dokununca hoşuna gidiyor niyeyse, çok ilginç.

İlişki duyurusu niye sürekli olarak açılır, henüz açmadım ama aklıma birçok neden geliyor. O ara kafa bulutlardadır, Leylalık-Mecnunluk güzeldir, hayatının aşkını bulduğuna inanmışsındır; belki üç sene sonra bu seneki haline "piiiii" diyeceksindir ama onu da yaşamak gerekir. Onunla da büyümek gerekir. Belli yaşlarda bazen tek dert sevgili olabiliyor. Sadece "İlk öpücük" ve "Gençlik rüzgarları" izlediğim yaşı hatırlıyorum.

Başka bir neden herkesin söyleyebilecek bir şeyi olduğu bir konu. Biriyle sosyalleşirken ortak bir şey bulmaya kasmak istemezsen sevgiliden girersin. Filmlerdeki gibi adam yalnız başına barda içki içer, yanına biri gelir "Kadınlar" diye konuşmayı açar. Eğlenceli bir konu da, konuşmayı sevmeyen az kişi olur. Aslında tüm insanlarla bir ortak nokta kurmuş olursun ve her insanda kendinden bir parça görürsün.

Kaçış sağlıyordur. Başka şeyleri düşünmemek için kafayı ona vermiş olabilir kişi. Tanıdığım biri o kadar iğrenç bir haldeydi ki, sadece kendi halini düşünmemek için başkasının sorunlarını çözmeyi huy edinmişti bir süre ama kendi derdi gibi ilgileniyordu. Belki kişi de aslında kendince batmıştır ama o halinden kaçınmak için sürekli aşk düşünüyordur.

Diğer merkezlere göre (iş, okul, aile, vb) tutturulacak denge kaçmıştır, elden gidiyordur. Elden giden şey o an en değerlidir. Ondan başka sorun yoktur, kafanı onunla oyalarsın. Ya da hayatı monotondur, ona renk katmaya çalışıyordur. İş ve aile değiştirmekten daha kolayı aşık olmak veya olmamak olduğuna göre ona göre bir şeyler yapmaya çalışıyordur. Onunla eğleniyordur.

evet. daha doğrusu "sevgilim" değil "sevgilim olan insan"

teşekkürler şükran.

ben açmıyom valla o kadar. beni kapsamıyo dimi ?

belki bu size yardımcı olur. geçmiş olsun

support.apple.com

Hiç uğraşma. Sen onun üzerine soğuk su iç. İki kardeşim de çaldırdı. Savcılığa başvurduk. Hiç sonuç alamadık. Ama polis tanıdığın varsa iş değişir, o telefon bulunur.

En yakin karakola git imei nosu varsa onu da istiyorlar. Gecmis olsun.

1- Günaşırı
2- 2

1) iki gunde bir
2) 2

her gün duş alıyorum.
saçımı 1 gün arayla yıkıyorum. her seferde bir kere şampuanlayıp bir kere kremliyorum.

1- 2+2+3 günde bir (havuz periyodum)
2- 2

1 hergun
2 2 kere

değişiyor. minimum haftada bir maksimum günde iki. ama ortalamam 15 günde 4-5 kez.

1)evden çıkmadan önce hep duş alıyorum.

evde durduğum zamanlarda da gün aşırı.

2)1

4-5 günde bir. Kendimi de hiç kötü hissetmiyorum banyo yapmayınca ama, sanki mecburmuşum gibi yapıyorum.

1. Her gece
2. 2

Kışın günde 1 yazın günde 2-3.

Ancak 3 aydır falan saçlarım uzun olduğu için kuaförüm her gün yıkama dediği için evden cikmayacagim günler duş almamaya başladım.

duş ve banyo farklı seyler degil mi ya?? Bazilari karistirmis sanirim??? Napiyosunuz siz :D

Duş dedigin sey, 10 dakikalik bi sey. Banyo yapmak falan dedin mi 1 saat surer.

1- İki gunde bir
2- 3 kere

1- genelde her gün ama bazen iki günde bir olabiliyor.
2- 2

1-kışın iki günde bir, yazın her gün.
2-2

1- saçımı yaz kış her gün yıkarım, duş kışın 2-3 günde bir, yazın her gün
2- 1

hergünle 2 günde 1 arası
2-3 arası

1- hergun
2- 1 yada 2

1- hergün
2- 1

1- kışın günaşırı, yazın hergün
2- 2 kere

şimdi her gün duş almak iyi birşey ama saçı hergün yıkamak çok da iyi bir şey değil. akılda bulunsun istedim.

saçı kendi ürettiği ve saça yararı dokunan yağdan falan arındırmak saç sorunları doğurabilir. ben her gün duş aldığım yaz günlerinde bile saça şampuanı gün aşırı sürüyorum.

artı, ''yaa hergün duş almamak nedir, iyyk pislikler'' mantığını da hiç anlamadım, amk insanlar duşa bile bir anlam yüklemişler. arkadaş insan neticede biyonik bir varlık. kendi evrim sürecinde vücudun sağlığı için yarattığı kontrol ve koruma mekanizmalarına sahip. ten eğer biraz (biraz dedim) yağlandıysa bunun da bir görevi var. en nihayetinde atalarımız öyle hergün duşa girip palmolivelerle paklanan insanlar değildi. ayrıca eğer kişi vücut gücü gerektiren ağır bir işte çalışmıyor, sigara içmiyor ve diyetine dikkat ediyorsa üç günde ne kokar ne de kirlenir.

duş almak modern çağın getirisidir. hergün duş almak kötü müdür? değildir tabi ama hergün duş almamak da kötü değildir. vücudunuzun emin olun ki o duş almadığınız günlere de ihtiyacı var.

yine de yaz günleri malum, terliyoruz ediyoruz, o yüzden belki günde birden fazla da duş alınabilir. normaldir.

ama üç günde bir duş alan adama ''ıykk iğrençsiniz ibneler'' diyen kişi bi zahmet gitsin bağırsaklarındaki bokları sindiren bakterileri de temizletsin. ağzını sabunla yıkasın. belki pürü pak olur.

yazın her gün alırım (bir gün tek şampuanlarım diğer gün hiç şampuanlamam)
kışın 3 günde 1 (2 kere şampuanlarım)

kol altlarımı her gün kolonyalı pamuk ile silerim ama

bu arada her gün yıkanmak sağlıklı bir şey değil lan, artistik yapmayın boşuna.

hergün duş alırım ama saçımı 2 günde bir yıkarım. 2 kez şampuanlarım, mentollü tercihim :)

Yazın her gün veya iki günde bir duşa girerim, kışın duş almam banyo yaparım her gün 5 dk suya girip çıkmaktansa 3-4 günde bir tamamen temizlenmek 1-1,5 saatte daha güzel. Hasta olurum ben her gün duş alıp dışarı çıksam. (Saçlarımı kurutmuyorum.) Saçlarımı iki günde bir yıkarım. 2 kez şampuanlarım, gliss sıkarım.

1) Her gün
2) 1

hergun dus alip, iki gunde bir sacini yikayanlara soruyorum. dus alip, saci yikamadiginiz zaman ne yapiyorsunuz? suyun icine girip cikiyor musunuz? saci yikamadan islatip cikinca ben cok daha kotu hissediyorum. saclarim daha da kirlenmis gibi geliyor. nasil rahat ediyorsunuz?

1. Her gün
2. Bir

Saçlarım da hızlı yağlanan cinsten. Yağlanmalarını yavaşlatmak için şu meşhur "alıştırmışsındır, ondan öyledir, biraz ara ver, daha yavaş yağlanır"cıları dinleyip çok denedim ama değişen bir şey olmadı. Yağlı olmasaydı günaşırı olurdu cevabım.

1- her gun, bazen gunde 2.
2- sacimi gun asiri sampuanliyorum, yaptigim zaman 1 kere. fazla sacim yok zaten.

www.trthaber.com

1. her sabah spordan sonra, bazen akşamları da yatmadan önce.
2. 1

hayatınızda birden bire yükselmek ya da birden bire dibe inmekten korkuyosunuzdur. (gerçi her insan böyledir biraz)

konu işiniz, okulunuz ya da özel hayatınız olabilir. başarının getireceği fazla sorumluluklar sizi korkutuyor ama yine de yükselmek istiyor olabilir ve bunun yanında yerinizde saymak da istemeyebilirsiniz. bunlar rüyalarınızı meşgul ediyordur belki.

asansörle alakalı değil anksiyeteniz yükselmiş olabilir, yani stresten dolayı, olayları kontrol edememekle alakalı olabilir.
burnunuzda vs. bi problem varsa nefes alamamayla ilgili o da etkilebilir.
tabi bunlar benim varsayımım, rüyalar pek çıkarım yapılacak veriler değil.

Bir yanlis anlasilma var gibi xs giyen 34 beden olan kisi nasil ustune bir sey bulamaz e ben oleyim o zaman. 1.60 boyla 72 kiloyum.

@nick konusunda kararsızım; Üstüme bir şey bulamıyorum derken, bol ya da büyük oluyor kıyafetler. Hiçbir kıyafet üzerime tam oturmuyor anlamında. Yoksa dar oluyor demek istemedim.

36-38 giyip senden zayıf olduğunu söylediğin insanların kemikleri seninkilerden iri. :d
spor yapıp şekle girmen gerek.

ben de aynen oyleyim, hatta hemen hemen ayni boy ayni kilo. ust beden 34, alt beden 37 (!). ayri ayri parcalar alirken sorun degil ama elbise alirken buyuk sorun. uste gore alsam altim kim kardashian gibi oluyor, alta gore olsam ustte bi kisilik bos yer kaliyor. hele pantolon etek alirsam mutlaka belden tadilat yaptirtmam gerekiyor.

yaklasik 1 yil falan pilatese gittiydim. o ara ben kendim bile farkediyordum basen-bacaktaki incelmeyi. evet bolgesel incelme diye bisey yok ama pilates sikilasmayi saglamak acisindan cok faydali oluyor.

bu arada sizin dediginiz gibi baskalari bana benden daha ince geliyorlar ama onlarin gozunde de ben cok inceyim. ucuncu kisiler karsilastirma yaptiginda inanmazdim ama birgun benden cok cok daha zayif oldugunu dusundugum bi arkadasim benim bir elbisemi giydi. bana bol gelen elbisenin fermuarini kapatamadik bile o giyince. o zaman inandim ki evet ben hakkaten inceymisim. yani demem odur ki siz kendinizi aynada gorunce muhtemelen biraz daha acimasiz davraniyorsunuz kendinize.

öncelikla kalıplar almış başını gidiyor
artık psikolojik bir taktik midir nedir bilmiyorum ama ben bundan 10 sene önce de bu boydaydım ve birkaç kilo daha zayıftım o zaman 38 giyiyordum şimdi her nasılsa 36 giyiyorum :)
zayıf görünmede vücut tipinin önemi büyük, bi de yüzün dolgun değilse kafadan 3-4 kilo az söylerler.
alışveriş olayı biraz şans, biraz nerede ne bulunacağını bilmek biraz da kalıplarla (yine) alakalı benim de müthiş bir bedenim yok ama aldığım tadilatsız filan çat diye olur ben bakmıştım 36 beden için olan kalıplar gerçekten tam bedenime göre. halbuki ben klasik türk kızı tipinde değilim bel-kalça vs oranı olarak. bu kalıpları neye göre yapıyorlar ben de merak ediyorum.
kıyafet yakışmıyor deme biraz dene, farklı şeylerle kombinle mutlaka yakışacak şeyler bulursun bi de farklı mağazalara bak ve de bulduğun zaman al sonra bi daha bulunmuyor bizim bedenler :)

omuzların dar olabilir

yüzme +1

proporsiyon ne la?

allah aşkına siz kendi dilinizi bilmiyor musunuz? proporsiyon diye bir kelime kullanırken ne yapıyorum ben diye düşünmüyor musunuz hiç?

Omuzların ve bel kemiğin dardır.
Ben 168 boya 50 kiloyum ve 36 giyiyorum mesela çünkü geniş omuzlarım ve kemiklerim.

Spor + diyet lazım. Çok kilo fazlan yok bence sıkılaşsan yeter ama diyetsiz de pek sonuca ulaşılmıyor bu tip şeylerde.

bazen keyif, bazen ihtiyaç, bazense zaman kaybı.genellikle de acizlik.yemesen öleceksin, peh.

kesinlikle keyiftir.

zorunluluk. yani yemesen öleceksin evet. eh o zaman mecburen bişeyler yiyim.

acıkınca ihtiyaç ama yemeğe başlayınca keyfe dönüşüyor.

Kesinlikle keyif, ihtiyaç çok nadir. Yediğim şeyi sevmem lazım.

maddi durumum iyiyken keyif, para yokken de ihtiyaçtan

Valla yaşama amacı gibi bir şey :/ Çog seviyorum. <3

zorunluluk, yemek yerine geçecek küçük kapsüllerin çıkmasını bekliyorum.

yemek için yaşayanlardanım bu hayatta

deneme süresiz zaten işe almazlar. rahatlıkla ayrılabilirsin.

bana 2 h afta daha çalışacaksın gibi diretme yapmasınlar?

Sadece merakımdan soruyorum niye ayrılıyorsun?

öyle icap ediyor

zannetmiyorum çünkü iş yerleri için deneme süresi çok önemli memnun kalmadıklarını 1 gün sonra çıkartabiliyorlar. e bu göz önünde bulundurulursa senin de deneme sürenin olmaması imkansız. ayrılmak istediğini anlat yarın gelemeyeceğim de oldu bitti.

Kimsenin özeline girme isteğim yok.daha iyisini bulduysan güzel ama yeni nesil en küçük sorunlarda işi bırakıyor.unutmayın piyasa küçülüyor ve yeni iş bulmak zorlaşabilir.bulduğunda da last in first out durumu yaşanabilir.yine de hayırlı olsun.

imzaladığınız sözleşme neydi?

deneme sürelerinde (normalde) ben çıkıyorum dersin ve çıkarsın, aynı şekilde onlar çık derler ve çıkmak zorunda kalırsın; ihbar süresi söz konusu değildir.

sözleşmeye gerek yok. iş kanunu esastır. 2 ay deneme süresidir.

sözleşmende yer almıyorsa deneme süresinden bahsedilemez.

Deneme süreli iş sözleşmesi
MADDE 15. - Taraflarca iş sözleşmesine bir deneme kaydı konulduğunda, bunun süresi en çok iki ay olabilir. Ancak deneme süresi toplu iş sözleşmeleriyle dört aya kadar uzatılabilir.
Deneme süresi içinde taraflar iş sözleşmesini bildirim süresine gerek olmaksızın ve tazminatsız feshedebilir. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır.

şu meşhur ginseng extrat muhabbetinde hiç bi fgarkı olmadı.

zaten supradynle arasında fark bitek şu ginseng muhabbeti. bence küllüm yalan.

Ben de fark görmedim. Etki gorenler plasebo etkisinden faydalaniyor sanirim. Hoş ben kahve ictikten sonra uyuyan adamim. .

birkaç sene önce kullanmıştım, ekstra bir durumu yok. denemelerim oldu. 1 seneye yakın süredir centrum'dayım.

Ben hastanelik oldum kafaniza gore almayin derim. Mide bulantisindan oluyordum. Icinde bulunan bi vitamin belki vucudunuzda fazlaca var bi de onu icip yukleme yapmis oluyorsunuz. Bi dra sorun oyle icin.

sabah karnınızı iyice doyurup içmediğin takdirde bütün multivitaminlerde inanılmaz bir mide bulantısı ve insanı yere çökerten bir şeyler oluyor cidden. tek geçerli yol güzel bi kahvaltının hemen ardından içmek benim için.

ben 2003'te liseye hazırlanırken kullanıp faydasını gördüğümü düşünmüştüm. o düşünceye dayanarak hala faydalı olduğuna inanıyorum.

takviye oldugu net ve kesin. ama enerjik hissetmeniz uykunuzu alip daha kaliteli yasamaniz falan tamamen placebo kanaatimce. bana etkisi olmadi özel bir sekilde. verimli falan da hissetmedim. gene yorgundum gene hastaydim.

Multivitaminlerle ilgili bunların yarardan çok zarar sağladığına dair bir sürü makale, araştırma vb. var. Mesela bir tanesi aşağıda.

Bir dönem kullandım, bir faydasını görmedim. En iyisi sağlıklı ve dengeli beslenmek.

www.theatlantic.com

ben de bi boka yaramadı.

@salihdt böyle çürütmeler öne sürerken bari edu'lu link verin de bilimsel olduğunu görüp okuyalım.

adnan hocanın linkini verip evrim teorisini çürütmek gibi oluyo güleceğim çıkıyo, bir şey varsa bul kaynak da öğrenelim

migreniniz varsa dehşet tetikliyor, bilginiz olsun.

dün geceden beri bende de oluyor gece uzun süre kapalıydı hatta daha şimdi yine hata verdi ben de tam soracaktım.

aynı sorunu ben yaşıyorum , az önce siteye giremedim.

çoook yavaş.

ddos saldirisi var, engellemeye calisiyorum elimden geldigince.

büyük ihtimalle şununla ilgili: www.eksiduyuru.com

nasıl bi insanın eksiduyuruyla alıp veremediği olur da ddos düzenler ki. amk çocukları

hata veriyordu, ama şuan sorun yok.

macera arama bence. kaşların siyahsa hele. hoş olacağını sanmam.

esmer de olsan sarışın da kumral da kızıl da, yapma bu saçı. etme eyleme.

o kadar sarısı değil de bi ton koyusu yakışır

Kendi sacin daha guzel bence boyama.

sacların guneste cok tatlı sarı saclım mavı gozlum hıc oynama

fakat julian casablancas saçı bu. julian??
soruna gelirsek bu saç modeli kaldı mı ya erkek kuaför salonu model fotoğrafı gibi hiç bulaşma bence

evet o fotoğrafta biraz belli değil şöyle demek istedim aslında: 1.bp.blogspot.com

yok gitmez bana zaten. bu arada kumral mı oluyorum şimdi?

kızsan evet erkeksen hayır

ben sana jc diyorum sen gelmiş kuşum aydın saçı gösteriyorsun ya cıks
kaşın ne renkse saçının orjinal rengi de öyledir muhtemelen güneşte açılmış yani çakma kumral oluyosun

evden doğru düzgün çıkamıyorum, bi de güneşte saçımı açıcam kumral olayım diye... yok kaşlarım simsiyah saçlarım da koyu kahve. küçüklük fotoğraflarım da da koyu sarı bir çocuğum. küçükken sarışın olanların kaderi bu saç rengi ama ben insanların kumrallık sınırını anlayamadığım için bir türlü ekşiduyuruda sorayım dedim.

aynı saç bende var. üzerine para verseler verdiğin linkteki saç gibi boyatmam.

açık küllü kahve. kendimden biliyorum. gölgede siyah gibi, güneşte kumral gibi durur.

o kısmı kesip yiyebilirsin.

Bence de o kismi kesip yiyebilirsiniz.

yi.

normalde yemeyin diyor doktorlar ama, turk halkinin yarisinin ölmüs olmasi lazimdi simdiye. derince kesip yiyorum ben.

patatesin renginde değişiklik yoksa filizlenen kısmı kes ye:)

bildiğim kadarı ile genel olarak pahalı bir yer. bir ada sonuçta su bile dışarıdan geliyor. bu yüzden ülkeye giren ürünlerin yol ücretini dahil edip o şekilde tüketiciye sunuyorlar:)

kiralar oldukça yüksek, satılık evler ucuz ama öyle garip bir iş var. alkol-sigara-ithal çikolatalar tr'ye göre oldukça ucuz. nescafe falan daha pahalı ama. bazı şeyler daha ucuz bazıları daha pahalı.

genelde daha pahalı. surada fiyatlar var:
www.starling-emarket.com

kiralar 300-400 sterlin civarı, evler genelde eşyalı

fırsat sitelerinde bile tek bölge 1 yıllık 100 lira diyor (diode lazer/ütüleme için ve bacak hariç) bacak için de tek seans 100-200 arası tek seans.
öte yandan 50 liradan az isteyen ağdacı bilmiyorum.
işe gir, biriktir, lazere git.

Aile geçmişimde cilt kanseri olduğu için lazere gitmekten çekiniyorum. Henüz yeterli istatistiği ve verisi yok benim gözümde. Ağda yapıyorum evde kendim, zaten 14 yaşından beri kendim yapıyorum, elim alıştı artık. Ağdacılarda olan makinelerden aldım kaç yıl önce, hem kartuşlu hem yuvarlak olanı. Süper iş grüyor. Taş çatlasa tüm vücut 1.5-2 saat sürüyor ve sürekli yolunuyorum. Birtakım ayva tüyü dediğimiz şeyler için ise iğneli epilasyona gidiyorum.

Lazere guvenmedigim icin agda.
Bedavaya yapiyoz gel deseler de "bakariz" diyecegim

lazere neden güvenilmiyor?

Tuylerimiz belirgin degil
Erkekler kadar hizli ve pratik sonuc alinmiyor
Ureticiler bunu yenmek icin yok oyle isikli makina yok bizdeki makina boyle ziriltili makina diye diye derinin altindaki kokleri yakmak icin insan sagligina etkilerini denemeden suruyorlar piyasaya

Bir ilac bu gun kansere cagre dense insanlar uzerinde kullanimi 20 yili bulur, onu da cayir cayir recete etmezler, yeni deniyoruz falan diye cekinceli olunur

Ama is kozmetik olunca bas anasini satiym, zaten piyasasi da dehset.

Guvenmiyorum.

Ilerde bir gun hepimiz kanser olucaz kabul ama bu lazer etkisi eksik kalsin, BENCE

ağda gerçekten süper bir şey bence.

bi yakınım bir araştırma yapmış bazı doktorlar bundan 15-20 yıl sonra lazer yaptıran kişilerde kanser hastalığının çıkması gibi bir furya doğacak demiş. kesin konuşmamış ama öngörüyorum demiş. ben de kol atı için yaptırıyorum. çok memnunum ama pişmanım. bundan sonrası için kesinlikle düşünmüyorum.

hijyenik koşullarda yapılırsa sağlıklısı ağda gibi görünüyor.

not: kendi kendine ağda yapmayı başaranları tebrik ediyorum.

ben ağdayı da cildimi mahvettiği için bırakmıştım. sarkma riski de var biliyorsun. amerikalı ev arkadaşım jilet kullanınca ben de jilete döndüm. peki bu durumda ağdaya mı döneyim? çok kararsızım.

normal klasik ağda, üstelik hamamda. sauna ve hamam keyfi üstüne bonus. şöyle ki ağda, masaj, kese ve hamam&sauna kullanımına toplamda 40 civarı ödüyorum. lazer konusunda da birkaç salona gittim görüşme için, her biri o kadar farklı ve birbirinden alakasız söylemlerde bulundular ki vazgeçtim.

Biraz da size ve genlerinize bağlı. Bazısı ağdayı bir kereliğine bıraksa ve jiletlese Barbie bacağı Ahmet Kaya'nın sakalına döner; bazısı tüm ömür jiletlese yine sarı sarı çıkar.
Bir de şu var, bu coğrafyanın kadınlarının genleri karışıktır. Orta Doğu, Kafkas, Türk ve Balkan genleri çorba olmuş durumdadır. Balkan genleri olan şanslı, onlar o kadar kıllanmazlar, jilet milet genelde idare ediverirler ama Kafkas kökenleri olan kadınlara yazıktır. Çünkü Kafkas ırkları dünyanın en kıllı ırklarından biridir. Jiletlenince Ahmet Kaya olan güruh genelde bu kesimden çıkar (iki tarafın da istinası azımsanamayacak kadar var, o da ayrı) Amerika'lılar da karmakarışık olmalarına rağmen, onlarda kıllı ırkların karışımı çoğunlukta değil. O nedenle rahat jiletlenebiliyorlar. Aynı Kuzey Avrupa ırkları gibi.

Gda sarkma yapiyor diyenlere de ben hayranim, deriyi cekip donlastigi gibi oyun oynamiyorlar.
Hizli ve tek hamlede cekilir bildiginiz gibi, aksi halde caniniz daha cok yanar ve deformasyon ile sarkar.

Profesyonel yerlere gidin.

ben de kışın sir ağda yazın epilator kullanıyorum ama bikini bölgesi için her zaman 1.5 ay ara ile profesyonel bir yere gidiyorum orası da sir ağda ile yapıyor. lazer konusunda emin değilim. alıştım bi de yıllardır. bir dönem kafayı yeme noktasındaydım ama.. hallediyoruz.

ya aslında bu lazer zımbırtıları yurt dışında bizden çook daha önce kullanılmaya başlanmıştı, yok mu acaba bu konuda araştırma kanser oranı vs.

ben ergenliğin başında alıştım ağdaya kendimi bildim bileli ağda yapıyorum bu konuda anneme çok minnettarım jilet konusunda ödümü kopartmıştı. o bölgeye yapmak maks. 15 dakikamı alıyor, senelerdir başka bir şey yapmadığım için azaldığını da farkediyorum. ağda bezini malzemelerini falan toptancıdan alıyorum ucuza geliyor baya. bacakları da genelde epilatörle alıyorum arada ağdayla alıyorum moduma göre.

Ağdanın acısına dayanmakta çok güçlük çekiyordum, ağda yaptıracağım vakit mutlaka bir havlu mavlu ısırarak dayanıyordum o derece acıyordu canım.
Epilatör desen komple bacağımı 2 3 saatte zırlaya zırlaya alıyordum.

Canıma tak etti gittim pat diye başladım 1 sene evvel lazere. Şindi var ya o kadar rahatım ki.... %85 bitti tüy derdim. 2 3 seanslık rötuşlar atılıyor bebek gibi oldum komple. Elbiseyi üzerime geçirip çıkacağım yaz günlerini bekliyorum.

Tavsiyem jilet yapmaman, 20 30 lira taksitle braun'un makinelerinden alabilirsin. Ağdaya vereceğin parayı makineye ver, tatile falan gidersen yanında götürürsün ya da paran olmadı mı kendi kendine hallediverirsin.

lazer epilasyon amacıyla ilk kez 1970lerde kullanılıyor. yani ilk uygulamaların üstünden 40 seneden fazla geçti, kansere yol açsaydı çoktan ortaya çıkmış olurdu. saygılar.

bizim arkadaş kolonyayı döküp ateşliyor. lazer falan boş.

muk'a katılıyorum lazer konusunda. onca yıldır porno yıldızıdır mankenidir hep yaptırıyorlar, eğer öyle 15-20 yıl sonra kanser furyası olacak bir şeyi olsaydı şimdiye çıkardı diye düşünüyorum.

Epilasyon cihazı. saolsun yıllardır idare ediyor. korku yok, acı yok. 2-3 hafta rahat..

lazer cihazından "kıllanıyosanız" cihazın markasını ve modelini sorun ve gugıllayın. FDA onayı alıp almadığına bakın. FDA onayı almamış cihazın altına yatmayın.

o lazerle kıl tüy yok ettirennere en ufak bi bok olursa, FDA, o cihazı imal edenneri çıktıkları deliğe geri tıkhar!

çarptı mı bir yere acaba?
kanamışsa veterinere götürsün mutlaka.

Onlar arada dokulur tekrar cikar normalde. Ancak son gunlerde cok stres yasadiysa, kafesinin yeri degistiyse ya da bir hastalik soz konusuysa ciddi sorun olabilir.

+ normalde kanamamasi gerekiyor, baktirmakta fayda var

oyy yavrum benim:(

kendi kuşunu hiç bekletmeden veterinere götür. bu normal bir şey de olabilir anormal bir şey de.

benim muhabbetimin de en uzun tüyü düşmüştü ama kendiliğinden tekrar çıktı. 3 tane dediğin için belki başka bir şeydir bilemedim.

@nick konusunda kararsizim

ne kadar surede gerci cikmisti tuyleri?

@patricia kitten, Bunlar stresten filan dokuluyor olabilir mi, ya da carpmaktan?

yanlış hatırlamıyorsam 1 ay içinde çıkmıştı ama benimkinin tüyü düşmesine rağmen uçabiliyordu.

Stresten olabilir, cunku ayni yerden 3 tane birden dokulmesi ve ucamamasi pek normal gelmiyor kulaga. Kendi yoluyor olabilir.

online randevu alıpta gitmezsen sıkıntı oluyo. 3 kere gitmezsen seni banlıyolar hastaneden. valla bak.

Madem randevu aldin bence git. Oylesine bi agriysa bile genel bi kontrol olur.

aynen söyle demez öyle bir şey. vaktim yoktu o yüzden pazartesiye aldım dersin.

kısmi baş ağrıları eğer fiziksel bir hasar yoksa sıradan baş ağrısından (stres, yorgunluk, açlık, susuzluk vb. kaynaklı baş ağrısı) farklı sebeplerden ortaya çıkabiliyor. bence gidin. doktor da andaval değilse öyle bir cümle kurmaz.

hasmetizm; evet online randevu aldım. Bilmiyordum,teşekkür ederim.

Gitmeye karar verdim.Teşekkürler cevaplarınız için arkadaşlar.

bence git. belki bir test yaptirir bir sey yaptirir. almisken git.

gecmis olsun

exlibris teşekkür ederim :)

online randevu iptal edilebiliyor diye biliyorum ama sen yine de git.

ban falan yok yahu bin kere randevu iptal etmişimdir, sonra tekrar aldım. muhtemelen migrenin var, git sen yine.

iptal seçeneği olabilir. be nalıpta gitmezse banlanır diyorum zaten. ege üni hastanesinin online başvurusunda var bu bilgi açık şekilde.

online randevu alıp, 3 defadan fazla gitmemezlik ederseniz online sistemden faydalanamıyorsunuz bildiğim kadarıyla.

hacı şakiri(kalıp sabun) al göğsüne katı kıvamda sür krem gibi. 15 dk beklet sonra durula.

sabah akşam 2-3 gün yap etkisini görürsen devam et , sivilceye iyi geliyo kalıp sabun.

niepce'nin 1827 yılında elde ettigi ilk fotograf olarak anilan goruntuden farki yok ki capslerin /:
2.bp.blogspot.com

bir sey anlasilmiyor. bende de stresten bir seyler cikti ama benziyor ya da benzemiyor diyemedim bile.

Doktora neden gitediniz? En kisa zamanda doktora gorunun.

Alkol kulanıyor musunuz? Aynılarından bende de var. Alkolü azaltınca geçiyor.

egzama göğüs bölgesi, saç dipleri, yüz gibi bölgelerde oluşur genelde.

kızarıklığı, arada bir kaşınması ve yeri nedeniyle egzama olabilir diyorum.
ama fotoğraflar net olmadığı için yanılıyor da olabilirim.

egzamaysa, stresi azaltacaksınız.
sönmesine yardımcı olan bazı ilaçlar da var.
cildiyeye görünmeniz lazım.

geçmiş olsun.

olmezsin merak etme.

@tok olduğumuz halde

karaciğer işlevini yitirmeye başladığında olmuyor mu yav o dediğin ?

@glamdr1ng

valla bilmiyorum ki, ben de ondan korkuyordum işte. alkolü azalttım geçti. nedendir bilmem.

hocam işe başla, eğer diğer yerden olumlu cevap alırsan işe telefon açar ben gelmiyorum dersin. en azından diğer taraftan olumsuz cevap alırsan burayı kaybetme.

buraya yarın evet desem zaten hemen salı günü başlamıycam. öteki haftaya kalacak. ama öyle de insanlarla alay eder gibi, gelicem deyip iki gün sonra vazgeçmekten hoşlanmıyorum.

bir de görüşmede şey demişti adam, kabul ettikten hemen sonra işlemlerini başlatmak için haber vericem ona göre dedi. ben bir şey imzalamadan ne işlemi başlatabilir ki.

bişeyler imzalasan bile haber vermeden cayma hakkın var. piyasaya girince sende görürsün 1 gün işe geliğ gidenleri.

şöyle bir sıkıntı var. şu anki işime daha iyi bir yer bulana kadar idare ederim diye girdim ama daha iyisini çabuk buldum. henüz deneme süresi bile bitmedi. iş görüşmesine gittiğim yerler niye hemen ayrılmak istiyorsun diye eşeledikçe eşeliyorlar. bu şekilde üst üste iki tane gir çık olursa iş verenlerin gözünde kötü bir izlenim oluşacak. öyle olsun istemiyorum.

cv'ne yazmadıkça işverenlerin gözüne batmaz. tabi bir de referans almayacaksın diğer firmalardan.

ilk 2 ay içerisinde nasıl şirketin seni sorgusuz sualsiz kapı önüne koyma hakkı varsa, senin de sorgusuz sualsiz çıkma hakkın var.

bu dediğin şeyi ilk iş değiştirmemde acemilik ile ben de yapmıştım. ama bende dert olmadı. kabul ettiğim yerde devam ettim.

şunu da belirtim. işe aldığımın 3. gününde sorgusuz sualsiz giden iki tane elemanım oldu. arkalarından kimse de atıp tutmadı. benim arkamdan atıp tuttular "bunları mı işe aldın" diyip :)

o yüzden raad ol

Daha iyisini bulana kadar bunu yapmanda ne sakinca var. Rahat ol ve işverenin düştüğü durumdan cok kendini düşün.

Mesela telefon alınmaz,sosyal medya ile iç içe sokacak herhangi bir elektronik cihaz da alınmamalı bence. Anladınız siz beni :)

Maneviyattan uzak herhangi bir eşya, kıyafet vs.

oyuncak ayı

at

Emek vermeden yapilmis bir hediye, hediye degildir bence. Yarim hediyedir.

bu alınmaz: www.gundemkibris.com

telefon niye alınmıyor amk insanlarla iletişim kurup sizi terk eder diye mi korkuyosunuz

gayri menkul

ada

hediye.

çiçek-peluş hayvan-çikolata-kalpli olan şeyler uzak durulmalı, alınmamalı.

kırmızı kalpli yüzük off bilemiyorum. sevgilinin zevkini sen bilirsin tabii ama bence kötü.

not: 14 şubat ta sevgililerin birbirine hediye alması başlı başına saçma.

daha kibar bir şey bulabilirsin sanki, 23 yaş için ağır geldi bana. parmakta duran fotosu olsaydı iyiydi. bilemedim. abartı da seviyor diyorsun çünkü.

kalpsiz bir şeyler baksan?

epey kötü.
lisede falan olsa belki olabilir de 23 yaşında kimse takmaz bence bunu.

çok kaba ve arabesk bence.

bence cok kotu de.. takar mi takmaz mi sever mi sevmez mi sevgilinin karakterine bagli bence. cocuk ruhluysa bayiladabilir. bu ne lan deyip ayriladabilir :) gerek yok yani riske girmeye :)

telefon açıp öğrenebilirsin.

bence dünyaya meteor çarpsın

Ben memnunum, ölmeyi hiç düşünmedim. Düşündürtmez hayat inşallah.

kendimi inanılmaz yalnız hissetmek dışında her şey yolunda sayılır.

değilim. yalnızım amk geberip gideyim daha iyi. bitceğine inanmıyorum bu işkencenin.

amen inşallah.

bu arada ölmeyi hiç düşünmemiş insana da ilk defa rastlıyorum ha.

değilim. geberip gitsem umrumda olmaz ama ölmek için özel bir isteğim yok.

tam şu an çarpabilir.

Hayatim iç açıcı degil. Bazen uçak çarpsin diyorum bazen de ölümden ödüm kopuyor.

bana da çarpabilir

valla az önce komagene'den bi çığ köfte (etsiz) söyledim, hayata bakışım değişti, bildiğiniz gibi değil, hepinize tavsiye ederim.

asik olunca hayat cok guzel, tavsiye ederim.

memnun olmama şansın yok olacaksın, olamıyorsan da olacağın hale getireceksin. memnun değilim ay bi ölsem diyerek seneler geçiyor, zaman boşa akıyor manası yok.

memnun değilim, o kadar canım sıkılıyor ki ara tatilde olmamıza rağmen ikinci dönemin derslerine çalışmaya başladım. ki okulu uzatmış, geçen seneye kadar hiçbir finale son gece harici çalışmamış, 25 yaşına birkaç ay sonra girecek biri olarak yapıyorum bunu. durum o kadar vahim anlayacağın. mezun olayım ki, kasımda askere gidebileyim. şu an tek derdim bu. herkesin burun kıvırdığı askerlik sanki bana çok iyi gelecekmiş gibi bir his var içimde.

az önce hakiki mantı yaptım yedim insan karnına güzel yemek gidince mutlu oluyor. en azından bende böyle durumlar.

değilim ya çok affedersin hayatımı sikiyim. DEVAMLILIK. İRADE. MOTİVASYON. KARARLILIK. şunu verin bana. bıktım her şeyi yarım bırakmaktan, ertelemekten. "GÜN BUGÜNDÜR KOÇERO" deyip kalkıyorum ayağa, 3 gün sonra yine eski hal.

çok şükür çözülemeyecek, karşısında çaresiz kaldığım efsanevi bir problemim yok. ama kendi kendime çözemiyom sahip olduklarımı da. psikoloğa gidicektik güya para çıkaramıyoruz. arkadaşım dalga geçiyo maaşım az diye. bi şey deyince insanlar "genç adamsın, git çalış" diyor. "e zaten çalışıyorum aq, iki işte çalışırken nasıl okuyayım?" deyip egomu tatmin ediyom ama yetmiyo yani.

aşk meşk olaylarında kafam rahat ama. hiçbi şey yok yani ne sıkırtı ne tıkırtı. bi arkadaş var çok özledim, "öpiyim seni, yanağından öpcem sadece" diyorum sapık gibi, kabul etmiyo, ona üzüldüm biraz.

hayatım şahane aslında da ben çok boktanım, yaşamaya üşeniyom.

dünyada herkes ölecek bir sen kalacaksın deseler hay hay derim kanka o derece.

yaşamayı, sevmeyi -sevilmeyi değil-, eğlenmeyi, yalnız kalmayı, yazmayı, çizmeyi, okumayı, yaratmayı, yapmayı vs. seviyorum. ve "evrifakindey" en azından bunlardan birini yaşıyorum. mutlu muyum? bilmiyorum. ama mutsuz değilim. bunu biliyorum.

"yaşamaya üşeniyom" son 25 dakikadır buna gülüyorum.

Buraya yazannarın hepsi şanslı azınlık. Mutsuzum diyenner de şükürsüz.


1500 şükür!

kan

enerji

kırmızı diyince : sarı .
bordo diyince : mavi .

harbi bunlar geliyor aklıma .

bordo deyınce 8. neden bılmıyorum

boğa

###bu nasıl bilinçaltı?

oje

Kırmızı biber, hele bir de közleyeceksin :(

Elma

bordo sarap
kirmizi kan

şarap

oje

bordo: ruj (bu aralar ruj icin bordonun mukemmel bir tonunu ariyorum o yuzden galiba).

kan

bordo - çarşaf
kırmızı - aşk

Kulot - yılbaşı.

kırmızı duvar

ruj, oje

Kırmızı- araba
Bordo- ceket

"ah" nidası, bir kadın sesi ama maskülen bir yanı var; acıyla zevkin karışımı gibi.

Ateş geliyor benim aklıma. Niye sordun? Bir çeşit kişilik testi mi?

bordo: mont
kırmızı : ruj

bordo: oje
kirmizi: sarap

pastel. sadece kırmızı renkte pastel boya geliyor direkt aklıma.

bir de merak ettim, lohusa şerbeti cevabını vermiş biri ama tick atmamışsın diğerlerine tick atmana rağmen. o sayılmıyor mu yoksa hayatında hiç mi lohusa şerbeti görmedin?

uzun süre bakıldığında tansiyonu yükselten bir renktir.

benim de aklıma ilk biber geldi.

kırmızı - ruj
bordo - kadife elbise

kırmızı, oje.
bordo, bere. (kaybettim de içimde kalmış meğer)

kırmızı ile bordo farklı renkler ama ya?

kırmızı: seks (bilinçaltına gel)
bordo: şarap

ha bir de kelime olarak değil de, ne bileyim kırmızı denince benim için keskin, köşeli bir yapı, üçgen mesela, geliyor aklıma. ayrıca genç bir kadın -gezi'deki kırmızılı kadınla alakası yok, renklerin cinsiyeti denince kırmızının cinsiyeti kadın gibi gelmiştir hep bana-, ayrıca siren ya da alarm sesi -gene bilinçaltı :D -, cumartesi akşam 6'den gece 12'ye kadar olan süre -sonrası bordo renk mesela-, ve re notası geliyor aklıma.

bordo ise daha do notası gibi, koyu mavi tonlarla birlikte, ayrıca bordo denilince kafamda paradise circus çalmaya başlıyor ve kadife hissi duyuyorum. ayrıca 6 sayısının karşılığı mor renk ile birlikte. ha bir de cumartesi gece 12'den sonrası.

louboutin

kirmizi : boga
bordo : babamin eski arabasi.

tutku net.

Ferrari

Kırmızı: enerji, tutku.
Bordo: Fransa, Fransız kadın imajı.

GM Discovery'yi sıfır alırsın. Güzel telefon. S3 mini çok küçük, GMD'nin ekranı çok daha büyük. Özellikleri de S3'le aynı.

Sıfır gmd öneriyorum. s3 kullanırken aldım, gayet memnunum.

samsung miniler iyi değil.

gmd +1 diyorum

bu fiyatlara ikinci el almana gerek yok. biraz daha koyabiliyorsan 800tl'ye moto g al bence. hem ozellik olarak cok iyi bir telefon hem de guncellemeleri dogrudan google'dan aliyor. yani guncellemeleri en gec 2-3 hafta icerisinde alirsin. aylarca beklemene gerek kalmaz.

www.teknolojix.com

General mobile discovery 650 lira ve kullanan arkadasim cok memnun.

RAM'inin en az 1 GB olmasını tavsiye edebilirim.RAM kapasitesine bakmadan Xperia Go aldım, müthiş azap çektiriyor :)

Daha yeni 150 liralık kitap aldım, sıkıntı yok.

Ben hiç tavsiye etmem d&r'ı ne zaman tedarik eder ne zaman gönderir belli değil. Sipariş ile ilgili bilgi almak için müşteri hizmetlerini aradığınızda canından bezmiş insanlarla konuşuyor, sorununuza çözüm bulamıyorsunuz.

İade etmek istediniz diyelim, o da apayrı bir macera.

Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Özellikle dışarıdan temin edebileceğiniz ürünler için D&R'dan online alışveriş yapmamak gerek bana göre.

Azcik kargo suresi sikintili

Temin asamasinda 4 gun geciyor kargoda da 3 gun oluyor 10 gun. 7 degil 10. 3 gun de islem askida oyle bekliyor.
Ama geliyor.

Himmet abeye katiliyorum, benim kitaplarim da hep havali pakette gelir. Kirilacak esya muamelediyle.

ben de kitap almıştım, kitaba bile kırılacak ürün gibi paket yapıp göndermişlerdi. memnun kaldım.

kulaklık da kitap da aldım. stokta varsa hemen gönderiyorlar.
son kitap alımımda kitapları kabarcıklı poşete koymamışlar, biri bayaa yıpranmış, iade ettim. ama kulaklığı bayaa sarmalamışlardı diye hatırlıyorum.

bir tane kitap için d&r'da cebelleşmediğim insan kalmadı. hiç tavsiye etmiyorum.